uyandığım 5 gunun sabahının 3 unde kafamda yer alan şarkı.....i'm so tired of playing with this arrow and bow....
Monday, July 23, 2007

sonra bi de serseri aşıklar var, nefes nefese ya da À bout de souffle, godard'a saygı duruşu niteliğinde.... new york herald tribune eşliğinde gorunen eiffel kulesi, sevsem mi vaz mı geçsem bilemediğim bi adama bağlanışım....sonunda da terkedip gidiyorum zaten, kazığımı da atıp ustelik ama sonunda da bi bakışımı atıyorum değil mi jean seberg'im? ama kendime not; week end' i kopek gibi beğenmeme rağmen truffaut 'u tek geçerim; saygılar....
bu arada belmondo hayranlarından ozur dileyerek belirmeliyim ki seberg'in yanına hiç yakışmamış..... bu arada belitmeden de geçemeyeceğim ki kendisi gerçek hayatta sıkı bi insan hakları savunucusuymuş ozellikle amerika'da yaşayan afro-amerikanların hakları konusunda çok hassasmış; bir gun de terkedilmiş bir arabanın içinde 1 haftalık cesedini bulmuşlar.....kendisini sevmeyenler ya da bilmeyenler için çok acı bir bilgi değil kendisi bu belki ama yeni dalga sevenler bir uzuntu dalgası yaşamışlardır herhalde, yaşamasanız da çok da sorunda olmaz heralde, bilmiyorum; bugun solundan kalkan bi insan olarak herşey kabulum; akp nin %49 oy alması bile, herşeye aynı uzaklıktayım; bi nevi çemberin dışında olmayı seçmek gibi bişi....
nerelerden nerelere atlamaktayım ama dun farkettim ki uzun zamandır ne çok sevinebiliyorum, ne de çok uzulebiliyorum; ki uzulmek için milyonlarca nedenim var, bir daha asla goremeyeceğim amcama ya da yengeme ağlayabilirim belki, ya da guzel bi muzikle dans edebilirim ama beynim, ruhum makina yağı yutmuş gibi; sanki bi fanusun içindeyim de ben, çevremde olan herşeyin sadece izinin izi ulaşabiliyo bana, o da bi tarkovsky suresinde, su damlalarının buharlaşması ne kadar surer ki?belki de bi bakış suresince hayattayım; ama o da geçer merak etme...

uzun zamandır bişiler yazmıyordum oysa neler olmadı ki şu canına yandığımın hayatında? once şuradan başlayayım; arkadaşlar, "fallar" diye google'da arama yaptığınızda benim blogumdan size ekmek çıkmaz, şimdiden soyleyeyim; bir kere bi fal baktırdım ki o da beni çok etkilemişti, o yuzden yazmak gereği duydum kendisini, buradan belirtme gereği duydum.....
neyse işte bu aralar da italo calvino 'ya takmış bi insan oldum, deli gibi kendisini okumaktayım; ilk okuduğum kitabının arkasında ki kendisi bir kış gecesi eğer bir yolcu adlı opulesi tapılası romanı olmakta kendisinin, yeni umberto eco yazmışlar kendisi hakkında...bu arada anti-parantez gulun adını okuma girişiminde bulunmuş lakin beceremeyip sean connery nin oynadığı filmini izlemiş bir insanım, bu bağlamda kendimden utanmaktayım...Bir kış gecesi eğer bir yolcu çok farklı bi roman bi kere; alışık olduğumuz bilinen roman duzeninin aksine tekil karmaşasına sokuyor kendini okuyucunun.... burası neden yeşil oldu diye soracak olursanız şimdi uğraşamadım duzeltmeye, o yuzden boyle renkli renkli okuyun.... demek istediğim şoyle birşey, direk okuyucuya ithafen bi konuşma duzeni içinde duzenlenmiş bir roman kendisi, az tarafından spoiler olacak ama her yeni bolumde acaba bu seer hangi kitabı okuyoruz, bu adam da nerden çıktı diye içlenmeler olacak bi kere....sonradan anlaşılacak işin gerçeği; meğer okurun okuduğu kitabı okuyormuşuz biz de bir yandan, bir kış gecesi eğer bir yolcunun içinde....,
çok şey yapasım var her ne kadar hiç enerjim olmasa da , herşeyi okuyasım var ama sonradan unutacağımdan ya da anlamayacğımdan korkuyorum; yaz sarhoşluğu biraz belki, bi tutam da can sıkıntısı işte; "gorkemli hayatım...."
neyse işte bu aralar da italo calvino 'ya takmış bi insan oldum, deli gibi kendisini okumaktayım; ilk okuduğum kitabının arkasında ki kendisi bir kış gecesi eğer bir yolcu adlı opulesi tapılası romanı olmakta kendisinin, yeni umberto eco yazmışlar kendisi hakkında...bu arada anti-parantez gulun adını okuma girişiminde bulunmuş lakin beceremeyip sean connery nin oynadığı filmini izlemiş bir insanım, bu bağlamda kendimden utanmaktayım...Bir kış gecesi eğer bir yolcu çok farklı bi roman bi kere; alışık olduğumuz bilinen roman duzeninin aksine tekil karmaşasına sokuyor kendini okuyucunun.... burası neden yeşil oldu diye soracak olursanız şimdi uğraşamadım duzeltmeye, o yuzden boyle renkli renkli okuyun.... demek istediğim şoyle birşey, direk okuyucuya ithafen bi konuşma duzeni içinde duzenlenmiş bir roman kendisi, az tarafından spoiler olacak ama her yeni bolumde acaba bu seer hangi kitabı okuyoruz, bu adam da nerden çıktı diye içlenmeler olacak bi kere....sonradan anlaşılacak işin gerçeği; meğer okurun okuduğu kitabı okuyormuşuz biz de bir yandan, bir kış gecesi eğer bir yolcunun içinde....,
çok şey yapasım var her ne kadar hiç enerjim olmasa da , herşeyi okuyasım var ama sonradan unutacağımdan ya da anlamayacğımdan korkuyorum; yaz sarhoşluğu biraz belki, bi tutam da can sıkıntısı işte; "gorkemli hayatım...."
Subscribe to:
Posts (Atom)