ha bu arada,bir de kitap okuyorum utanmadan psikoloji kitabının önünde...adı niteliksiz adam,robert musil eseri kendisi;yky yayınlarından çıkmış,ahmet cemal çevirmiş..... kitabın bir de önsözü var ernst fischer imzalı ki kendisi benim okuduğum basımda 79 sayfa tutmakta ve üstünde oturulup düşünüldüğü belli birtakım beyin ürünleri içermekte....hemen dikkatimizi bu hoş kelimeler topluluğuna çevirmekteyiz ve bakın;bir kaç tanesi burda bile(bu cumle sizce de trt de resim yapan bonus amcanın işte burada bir tane küçük çalı yaşamakta,hadi buna arkadaş birkaç çalı daha yapalım cümlesi gibi olmadı mı?)
"kapitalist burjuva dünyasında,erkeklerin iktidar olduğu iş ilişkileriyle,sömürüyle ve rekabetle dolu dünyasında herşeyi pazara götüren bu dunyada aşktan salt mantığa kadar bütün ilişkiler arz ve talebin,teminatların ve faizlerin dilinde anlatılabilir."
şimdi,oldukça mantıklı yerler değinmiş olmasına karşın ben bir keç yere takıldım;kapitalizmden önce insanların "aşk ilişkilerinin" böyle olmadığına nasıl karar verebiliriz ki;tamam,tüketim toplumu aşkı da tüketmekte artık,ya da aşk kisvesi altında üretilen bir common sense i pazarlayıp onun üstünden çok da rahat para kazanmakta(bknz. sevililer günü), lakin buna illa da amanınn vahşi kapitaliz herşeyin suçlusudur,hemen şeyedelim mantığıyla yaklaşmak ne derece doğrudur? buna karşın ernst fischer iyi bir bakış açısı yakalamış ve doğru kelimeler kullanmış o ayrı...
takıldığım öbür nokta da şu: ilk önce bir erkek egemenliği yerleşmiş olabilir iş yaşantımıza lakin dikkatinizi çekerim,kadınların getirdiği rekabet ve "sömürü",erkeklerin getirdiklerinden çok daha soğuk ve hırçındır;bilirsiniz ki şu kadın milleti(evet biz) kafasına koyduğunu gerçekleştirmek için hiç birşeyden kaçınmaz,gocunmaz;kısaca tehlikelidir..o yuzden hani şu çoook romantik gözüken hatunlar,aslında aşkın bir tüketim aracına dönüşmesinde başrol oynamış olabilirler...etrafa bakın,reklamlara,kadınlar sevgilisinin kendisini "şu kadarcık" sevmeleri için zorlamaktalar, her an ilgi görmek amacıyla da binbir olay yaratmaktalar(nedense bu daha tanıdık geldi..). şimdi soruyorum (konu nereden nereye geldi gerçi ama) erkekler mi daha kapitalisttir(yukarıdaki alıntıdan hareketle),yoksa kadınlar mı?
aşkın teminatı nedir peki? seni seviyorum demek ne kadar guvenilir bir teminattır, ya da verilen/alınan hediyeler aşkınıza faiz getirir mi,veyahut aşkınızın opportunity cost unu nasıl hesaplayabilirsiniz?? ha,aşk kesinlikle bir arz talep meselesidir o ayrı; gerçi bunu insanlar ahh işte abdullah hayatımın aşkı ya da işte şefika da aradığım herşey var diyerek daha "romantik" bir şekle sokmaktalar ama gerçekleşen tek şey,taleplerine arz sağlayan birini bulmaları;bu yüzden de sonsuz aşkın varlığı sadece filmlerde ve kitaplarda; çünkü insanın talepleri sürekli değişmekte,daha uygun bir seçenek bulmuşken neden eskisine katlanasın ki??
çuvaldız da bana olsun o zaman; mantığımla konuşunca yukarıdaki cümleleri döken ruhum,bir tarafatan hala şu aşk mıdır nedir o garip şeye takmış durumda;tam olarak aşk olmasa da arz talep eğrisi olarak görmeyi reddediyor bazı şeyleri;insan olduğumdan mıdır nedir artık...
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment