
uzun zamandır kafamı meşgul eden acaba büyüyünce ne olacağım sorusuna karşılık asıl yapması gereken psikoloji çalışmak olan ben,kimilerine göre gerkesiz ya da zaman öldürmek aracı,kimilerine göre de önünde saygıyla eğilenecek bir aktivite olan film izleme durumuna kitledim kendimi yeniden...anımızın başka bir anımıza uygun düşmediği, sabahlara kadar önümüzde kitaplarımız bir şeyleri öğrenmek/ ezberlemek amacıyla oturduğumuz şu günlerimizde oldukça yararlı bir aktivite kanımca kendisi ki hayattan belki de bir kaç saat kurtulmak amacıyla seçilmiş iyi bir seçenek....ben de bu duruma uygun düşmesi niteliğinde saygıdeğer yönetmen bertoluccinin çalınmış güzellik ismini taşıyan filmine ayırdım hayatımın bir kısmını...zaten jeremy irons'a dayanamayan bünyem,liv tylerin muhteşem güzelliği ve tabii ki de bertoluccinin muhteşem çalışmasıyla(öhöm,önemli bi insanım ben,eleştirimi de yaparım gerektiğinde konuşması yapmak ne kadar doğru o ayrı gerçi) nirvanaya ulaştı(hmm,yediğim kurabiye güzelinin etkisi burada yadsınamaz sanırsam..)bilmiyorum,ben mi çok abartıyorum acaba ama gerçekten güzel birşey değil midir film izlemek? filmi oyuncularla beraber yaşamak(yerine göre onlardan daha çok filme katılmak),kimi sahnelerde heyecenlanmak(anlamak istemeyenler oda arkadaşım bilgisayar meendisi arkadaşıma sorabilir),film bittiğinde monitore bir kaç dakika yuzunde aptal bir tebessümle bakakalmak çok mu saçma,ya da çok mu gereksiz? neyse;almanız gereken kıssadan hisse şudur ki bu filmi bulun,izleyin,izletin...filmin sonunda da buluşup italyaya gitme planları kuralım beraber...
No comments:
Post a Comment