
bu sıcak yaz gununde yine trene bindim istanbul için...eskişehirde filmlerle dolan kısa aile saadetinin ardından yine binilen trende ve yine açılan laptopta bunları yazmaktayım şimdi....
ben de sinemadan yeni çıkan adam oldum, ne de guzel oldu, soyledim zaten annemlere de mithat abiden ders almayı ne kadar çok istediğimi, filmlerin benim için ne kadar onemli olduğunu...sanırsam içlerinde biraz kuşku var benim sinemacı olup olmayacağıma dair (aman tanrım, ya mesleğini yapmaz da aç kalırsa!!!!!) ama bırak olsun; hiç olmazasa başka ihtimaller olduğunu da farkederler...
hazır adananın bağrından kopup gelmiş olan oda arkadaşım yakınlarda değilken onun nefret etmesini sağladığım let me kiss you dinleme hazırlığı içindeyim ki ne de guzel soylemiş morrissey amca, gerçi kabul ediyorum ben soylerken bu şarkıyı atlantic records tan gelip ağzımı burnumu kıracaklar ama olsun:)
yaz okulu zamanı dahilinde seyredilecek deli gibi film goturuyorum; hepsi farkı birer bakış açısı hayata dair; hepsi başkalarının hayatından çalınmış ( gerçekte var olmasalar dahi) bir kaç nefes gibi işte...umarım yaz okulu iyi geçer; gerçi sıcaktan norveç sınırına kamp kurmayı arzulayan bunyemiz cehennem sıcaklarına ne kadar dayanır, psikolojisini ne derece duzgun tutabilir, insanlardan kaçmayı ne denli başarabilir, gorduğunde kendine nasıl travmalar yaşatabilme olsaılığı vardır; bunlar tartışılır ama en azından rahatça içilecek bir sigaranın ya da arkadaşlarınla geçirilecek bi akşamın, beraber içilen bi kadeh şarap için bile sıcağa katlanılır herhalde...
No comments:
Post a Comment