
okulumuzun kutuphanesini seviyorum,tozlu kitaplar arasında dolaşırken içime o tozun, belki de biraz kufun kokufunu içime çekmeyi...sahafları da severim o yuzden, tamam çıkışta elin tozdan simsiyah olur ama guzeldir.....
neyse konum o değil zaten, boris vian ın derilerinizi yuzeceğim adlı romanı...karıncalardan sonra yine arızalı bi roman bekliyodum zaten ama bu cidden çok ilginç bi roman olmuş kanımca; beyaz bir insanın kendini aslında siyah sanarak kardeşi olarak duşunduğu bi siyahı oldurmesi...sonra da ardından işlediği cinayetler...bi insann kimlik arayışı belki de bir derece, hastalıklı zevklerimizin sonucunda doğan bi savunma mekanizması..tamam kahramanımız zaten bodyguard dır, hoyratça ve duygusuzca adam dovmektedir ama kendinden bi manada geçip "yeni" oğrendiği kimliği nedeniyle, yani beyaz gorunuşlu bir siyah olmanın verdiği kafa karışıklığıyla herhalde onune geleni oldurmekten çekinmiyor amcamız... yine başka bir romandan uyarlanan ve anthony hopkinsin oynadığı insan lekesiydi galiba filmin adı, onda da beyaz gorunuşlu bir siyahın hikayesi işleniyodu ki pek de sevmemiştim o filmi, aklıma geldi...
bi de şimdi yazarken bu ayrımların nedenini duşundum, turkiyedeki turk kurt ayrımı, amerikada işte beyazdır siyahtır falan, ne kadar saçma şeyler bunlar.... guzellik kraliçeleri gibi gulumseyerek dunya barıı falan da demiyorum ama kimse ten renginden dolayı kimseden alt ya da ust bi konumda değil ki! hangi ailede doğmayı seçemediğimize gore, boylesi bi ayrım da çok saçma ve gereksiz olur, hatta insanlık dışı; belki de insanın egosunu tatmin etmesi için uydurduğu birşey; hepimiz biliriz, çevrende senden daha alt kesimde yaşayan insanlar olacak ki sen de ne kadar değerli (!) ve ozellikli (!) olduğunu hissedebilesin....kendimiz kaybetmişiz, aynaya baktığımızda orebildiğimiz tek şey maskelerimiz olmuş da haberimiz yok...
1 comment:
bi de mezarlarınıza tüküreceğim vardır...
Post a Comment